LATİN EZGİLERİ - *Rock'n Roll



                            


ROCK’N’ ROLL’UN TARİHİ

 
 
1950' den 1960'a

Rock’n’roll, siyahların yurtlarından uzaklaşmalarından ve köleliğe zorlanmalarından önce, kendilerine özgü müzikler eşliğinde dans ederken yaptıkları dans figürlerinden birine verilen isimdir. Bu özünde, dans ederken temas halinde olan çiftlerin aldıkları cinsel hazzı tercüme eder.
 
Giderek dansla ve sonrasında da müzikle özdeşleşir. Amerikalılar’ın, Siyahlar’dan çaldıkları Rock’n’roll giderek pazarlama alanı yaratır. Birileri meşhur olma çabasındayken, birileri de onlardan nasıl faydalanacağının hesabı yapar. Yardbirds, The Doors, Bob Dylan gibi Rock’n’roll adına önemli gruplar ve müzisyenler ortaya çıkana kadar da devam eder bu alış-veriş.

1950 ile 1960 arası dönemde öncelikle Rock’n’roll’un ismini ve müzikâl anlamda sıfatını nasıl bulduğunu göreceğiz. Hangi tür müziklerin sentezinden oluşmuştur, özünde ne vardır, nereden gelmiştir, bunları anlayacağız.
 
Pek çok ismin pazarlanması görevini üzerine alan Alan Freed’i ve onunla birlikte anılan Fats Domino ve Rock’n’Rol’un kralı dediğimiz Elvis Presley adlarıyla karşılaşacak, daha sonra giderek yolunu belirginleştiren rhtyhm and blues sürecinden kısaca bahsedildiğine şahit olacağız.
 
Blues’un yapısını değiştiren Chuck Berry, pek çok müzisyene ilham olan nam-ı diğer Sarışın Katil, Jerry Lee Lewis, ilk kadın rock şarkıcısı Brenda Lee ve ilk kadın rock topluluğu Shangri Las isimleri hakkında az ama öz bilgiler edineceğiz.
 
Sonrasında da Amerika’da doğan Rock’n’roll’un İngiltere başta olmak üzere diğer ülkelerde nasıl bir yayılım izlediğini göreceğiz. Tarihsel dönemler kendinden önceki ve sonraki olayları birbirine bağlar. Rock’n’roll tarihinde de bu böyledir. Bu dönemde Rock’n’roll daha sonraki süreçler için en çok, zemin hazırlamıştır. Elektrikli gitarın blues içerisinden kullanılması bu dönemin en büyük olayıdır…

1960'dan 1970'e

1960’lı yıllar İngiltere’de Beatles grubunun ismini duyurmasıyla başlar. Devamında da onunla her dönem başa başa giden ve de Beatles dağıldıktan sonra da varlığını sürdüren Rolling Stones bu dönemin başlangıç için en önemli isimleridir.

Yine bu dönemde heavy metalin temelleri atılır ve Yardbirds grubu ortaya çıkar. Yardbirds gibi heavy metalin müjdesini veren bir başka isim diyebileceğimiz Cream, Yardbirds dağıldıktan sonra kurulan Led Zeppelin, hâlâ hard rock adına sahnedelerde olan Deep Purple grupları önemlidir.

Şimdilerde de hiç azalmayan bir hayranlıkla dinlenen The Doors, Janis Joplin ve Big Brother and the Holding Company grubu, rock’n’roll’u edebiyatla harmanlayıp protest bir tavır edinen ilk isim Bob Dylan, dâhi sıfatı hak eden bir isim Frank Zappa ilk kısımlarda önemli olan isimlerken, dönemin en önemli olayı Hippi Hareketi’dir.

Pek çok müzisyenin ve grubun sözcüsü olduğu bu hareket müziği de, sözleri de, tavırları da fazlasıyla etkilemiştir. 

Buna örnek verilebilecek gruplardan Airplane, punk müziğin temellerini atan Velvet Underground, şimdilerde doom metal adı altında bulunan grupların örnek aldığı ve de rock’n’roll adına en önemli gruplardan biri olan Pink Floyd, progressive akımın öncüsü denebilecek Soft Machine dönemin diğer yarısındaki önemli isimlerdir.

60’lı yılları kapatırken bir gitar üstadı, virtüöz sıfatını ilk ve de en çok hak eden isim olan Jimi Hendrix ismini ve hakkında anlatıların bir kısmını okuyacağız. Yeni nesillerinde son stüdyo çalışmalarıyla hayran kaldığı Johnny Cash ile de bu dönemi sonlandırmış olacağız.

60-70 arası dönem Hippi Hareketi ile şekillenmiş, politik anlamda bir yere gelemese de insanların yaşamını fazlasıyla etkileyen bu hareketle beslenmiştir. 

Şimdilerde hokkabazlık yapan pek çok gitaristin taklit ettiği isim Jimi Hendrix Heavy Metal, Progressive Rock-Metal, Psikodelik Rock-Metal adına gerçekten güzel başlangıçlara vesile olmuştur…                  

1970'den 1980'e

Bu dönemde Rock’n’roll biraz daha sertleşip Hard Rock ve de Heavy Metal olarak devam ederken, bir diğer yanda glam rock belirir. Glam rock müzisyenleri sahnede duruşlarıyla ön plana çıkarlar. Sözler vurucu olmaktan çıkar, kişisel sorunları dile getirmeye başlar.

Amerika’da disko müziği, İngiltere’de glam rock patlarken büyük festivaller ve kapsamlı turneler düzenlenir. Özellikle AC/DC, Rainbow, Def Leppard, Black Sabbath ve Judas Priest bu dönemlerde parlayan topluluklar olur. David Bowie ve Marc Balon, glam rock bayrağını taşırken, Genesis progressive rock tarzında şarkılara imza atar. Bir de nam-ı diğer Patron, Bruce Springsteen bu dönemde ismini duyurur.

Geçtiğimiz sene ülkemizde de ağırladığımız punk-rock’ın en önemli isimlerinden biri olan Iggy Pop ve grubu The Stooges sahne şovlarıyla yıllardır kendilerinden söz ettirirler. 70’ler Iggy Pop için de epeyce parlaktır.

Hippi kültüründen oldukça uzaklaşan rock biraz daha mistik konulara yönelir. Bugün dinlediğimiz pek çok heavy metal grubu bu dönemde süper starlar diye anılan Pink Floyd, Jethro Tull ve Black Sabbath’ın izinden gitmektedirler.

Punk’ta insanları hayran bırakan sololar yoktur. Rock müziğin etkisiyle doğmuş da olsa hem bu tarz hakkında bilgisiz olduğumdan, hem de açıkçası hiç ilgimi çekmediğinden tarihçemde buna yer vermedim. Bugüne dek yazılmış hemen her rock tarihçesinde punk adına rastlarsınız. Bazen rock tarihçesi olmaktan çıkar bu yazılar punk’tan, grunge denilen ve de önderleri Kurt Cobain önderliğindeki Nirvana olan modern rock’a atlanır.

Oysa rock’n’roll doğuşu itibariyle boş vermişliği, özentisizliği, sorumsuzluğu, yiğip içip sevişmeyi, sıkıştığında da kendi canına kıymayı önermez. Aksine direnmeyi, hakkın olanı almayı öğütler. Ama kitle büyüdükçe, her sürüye bir çoban gerekeceğinden olsa gerek, pazarlanır gruplar.
70’ler sonrasında da heavy metal dönemi başlar…

1980'den 1990'a

1960’lı yıllarda tohumları serpilen heavy metal, 1980 sonrasında patlamıştır. Pek çok Heavy, Thrash grubu bu dönemde doğarken Death metal de temellerini bu dönemde atar. Black Sabbath, Judas Priest, Iron Maiden isimleri heavy metal adına en büyük topluluklarken power-heavy metal arasındaki Manowar grubu da yine bu dönemde patlar.

1980’ler ve 1990’lar thrash metal adına da en parlak dönemdir. Heavy metal’in daha teknik ve de daha hızlı olan thrash metal en çok söylemleriyle fanları etrafına toplar. Sisteme olan tepkisini açık seçik dile getirir.

Thrash gruplarının bazıları satanist söylemler edinseler de amaçlarının şeytana tapmak olmadığı bellidir Pantera, Megadeth, Metallica, Artillery, Sodom, Slayer, Kreator, Overkill, Accept grupları dönemin en büyükleridir.
Parlayan ve de her grubun kendine özgü söylemiyle şekillenen thrash metalin yanı sıra King Diamond, Savatage, Running Wild, Saxon, Testament, Helloween varlıklarını devam ettiren birbirinden güzel albümlere imza atarak bizleri sevindiren gruplardır.

Rock’n’roll-heavy metal arasındaki topluluk W.A.S.P yine bu dönemlerde parlayan ve günümüze değin gelebilen bir gruptur.

1980'ler ve de sonrası için bilinmesi gereken bir şey varsa heavy metal, thrash metal ve de death metal bu dönemlere aittir. Ve bence rock’n’roll ilk defa bu dönemde gerçekten cesur olmuştur.
 
Satanist sıfatını alacaklarını bilmelerine rağmen, topluluklar ayan beyan Tanrı’yı sorgulamışlardır. Devlet başkanlarına küfürler etmiş, koyun gibi yaşayan insanlara tepki göstermişlerdir.

Savaşlara, beyin yıkayan TV programlarına, insanları makineleştirenlere seslerini yükseltmişlerdir…
 
Kaynak: hayatinrengi.net

****************

                                                       
 
ELVIS PRESLEY

Kaynak: Duyguform


Elvis Aaron Presley, 8 Ocak 1935’de Tupelo, Missisippi’de doğdu.

 

Çocukluğu boyunca Pentecostal kilise korosunda şarkı söyledi. 1948 yılında ailesi Memphis’e yerleşti.

Blues ve caz müzikle tanışması ve bu müzik türlerine ilgi duyması onu şarkı söylemeye itti.

1953 yılında Lise’den mezun olduğunda daha 18 yaşındayken müzik firmalarının kapısını aşındırmaya başlamıştı.
 
‘My Happiness’ ve ‘That’s When Your Heartaches Begin’ parçalarını annesine doğum günü armağanı olarak yazmıştı. Memphis Recording ve Sun Recording’e giderek sesini dinlemelerini istedi.

Plak yapımcısı ve müzik şirketi sahibi Sam Phillips Elvis’in ses tonundan ve müzik tarzından çok etkilendi.

1954 yılında Gitarda Scotty Moore, bas gitarda Bill Black ile birlikte üçlü ilk stüdyo kayıtlarını yaptılar.

"That's All Right" ve "Blue Moon of Kentucky" country, blues tarzında hareketli rock’n roll parçalarıydı.

Sun Records’la yaptığı kontrat RCA Record firmasına satılınca yavaş yavaş kariyer basamaklarını tırmanmaya başlamıştı.

Bu sıralarda çıkardıkları 5 single gençlerin ilgisini çekerek müzik listelerinde ilk On’a girmeye başlamıştı.

Bu 5 single içinde en ilgi çeken parça ise "I Forgot to Remember to Forget" ti ve Country listelerine 1 numaradan girmişti.

Televizyon ekranları

"Heartbreak Hotel" parçası ise Elvis Presley’in tekrar müzik listelerine girip 8 hafta boyunca listelerde kalmasıyla son buldu.

Ed Sullivan’ın televizyon programına çıkan Elvis Presley, hareketleri ve konuşmasıyla ilgi çekti.

Bu ilginin farkına varan ve onların direk kalplerinde son bulan parçalarla karşılık veren Elvis bu dönemde "Don't Be Cruel," "Hound Dog," "Love Me Tender," "All Shook Up" ve "Jailhouse Rock." parçalarını yaptı.

I Want You, I Need You, I Love You parçasıyla 11 hafta boyunca listerde kalan Elvis hızla yükseliyordu.

1956 Kasım’ında Love Me Tender filmyle kamera karşısına geçti, böylece ileride 31 filmde yer alacağı Hollywood stüdyolarıyla tanışmıştı.

Bu filmden iki ay once Ed Sullivan’ın televizyon programında ‘Love Me Tender’ı televizyon ekranlarında onu izleyen 54 milyon izleyici önünde söyleyerek ününe ün katmıştı, artık Amerika onu konuşmaya, onu dinlemeye başlayacaktı.

Elvis Presley öldü

1973 yılında eşinden boşanan Elvis Presley, 1977 yılında Indianapolis’deki son konserinden sonra 16 Ağustos 1977 tarihinde öldü.

Ölümünden sonra açıklama yapan Doktor Jerry Francisco ölümüne kalp yetmezliğinin neden olduğunu söyledi.

Tüm dünyada büyük üzüntü yaşayan hayranları Elvis Presley’i Rock’n Roll müziğin öncüsü, kralı ve babası olarak ilan ettiler.

 ***********************

CHUCK BERRY

                                   


Asıl adı Charles Berry olan rock’n’roll’un varlık nedeni ve efsanesi Chuck Berry, 18 Ekim 1926 yılında Kaliforniya’da doğdu. 

40
’lı yılların sonunda Les Paul’un gitarı elektriklendirmesi yeni bir devrimi müjdeliyordu. 

O güne kadar blues ve rock’n’roll gruplarında solo enstrümanı saksofon yada piyano iken; mucid’i azam Les Paul’un Gibson model elektrikli gitarından sonra yerler değişecekti. 

İşte elektro gitar ile rock’n’roll’un günümüze taşınması da bu köprüyle başlayacaktı. Chuck Berr’de bu günkü birçok müzisyeni etkileyecekti. 

Bunların başında da AC/DC ve Angus Young gelecekti, öyle ki onun gitarla sahnede seke seke dolaşması tamamen Chuck Berry’den gelenekselleşmiş bir tavırdır. 

Aynı şekilde Young’un ustalarındandır. Şimdi burada ismini yazamayacağım farklı biçim ve türevlerde birçok rock kökenli müzisyeni etkileyen bir ekolün ismidir; Chuck Berry

Usta gitarist ve rock’n’roller, 1950 yılında ilk olarak bir klüp ya da bar grubu diyebileceğimiz St Louis, Mo adlı trio ile müzik kariyerine başladı.

Bu grupta usta gitarıyla yer alırken, Johnson piyanoda, Ebby Harding de davuldaydı.

1955 yılının Mayıs ayında Chicago’da Blues’un efsane adamı Muddy Waters onları Chess Records’a önerecekti. 

Bir ay sonra da ‘Maybeline’ adlı şarkıları piyasaya çıkacaktı. Ağustos’ta listelere giren bu tanınmanın sadece ABD ile sınırlı kalması, Single’ın İngiltere’de çıkmamasından dolayıydı.


Kaynak: lastfm.com.tr

*********************

JERRY LEE LEVIS


                       




1935 yılında Louisiana’da doğan Jerry Lee Lewis, henüz küçük yaşlarda piyanoya karşı doğal yeteneğini gösterdi. 

Oldukça fakir olan ailesi bankadan kredi alarak Jerry Lee için bir piyano satın aldı. Tıpkı Elvis Presley gibi, Jerry Lee de güneydeki Hıristiyan kiliselerinde gospel müziği söyleyerek büyüdü. 1950’de Texas’taki Southwestern Bible Institute’e kayıt olan Jerry, dini şarkıların rock ‘n roll versiyonlarını çalmak gibi nedenlerden ötürü bir süre sonra enstitüden atıldı.

Din temalı müziği geride bırakan Jerry, yeni ortaya çıkmaya başlayan rock n roll sound’unun öncülerinden biri olarak ilk albümünü 1954 yılında yayınladı. 

İki yıl sonra, Memphis, Tennessee’de bulunan ve o güne kadar Elvis Presley, Roy Orbison ve Johnny Cash gibi isimleri müzik dünyasına kazandırmış olan efsanevi Sun Studios ile bir albüm anlaşması imzaladı.

Lewis’ in Sun Studios ile 1957 yılında yaptığı ilk albüm ve aynı albümden çıkan ilk single olan ‘Whole Lotta Shakin Goin On’ içerdiği saf rock n roll soundu sayesinde sanatçıyı uluslararası üne kavuşturdu. Daha sonra yine aynı albümde yer alan ‘Great Balls of Fire’ ise sanatçının ise en büyük hiti oldu. 

Jerry Lee’yi çalarken seyreden Elvis’in, ‘eğer onun gibi piyano çalabilseydim, şarkı söylemeyi bırakırdım’ sözünü söylediği aktarılır.

Lewis’in sahne performansı her zaman son derece dinamik oldu. 

Ayakta piyano çalacağı zamanlardan önce, rock n roll’un dinamik ve eğlenceli öğelerini daha iyi vurgulamak için önündeki piyanoyu iterek aniden ayağa kalkan, hatta çalarken zaman zaman piyanonun üzerine oturan Jerry Lee’nin performansı izleyiciler üzerinde daima şaşırtıcı ve hipnotize edici bir etki yarattı. 

Jerry Lee’nin dinamik sahne stili High School Confidential ve büyük bütçeli bir Hollywood yapımı olan The Girl Can’t Help It. filmlerinde görülebilir.

Lewis’in çalkantılı kişisel yaşamı, 1958’de çıktığı ilk İngiltere turnesine kadar halktan gizlendi. Bu turne öncesi, Jerry’nin henüz 13 yaşındaki kuzeni Myra Gale Brown ile evlendiğini öğrenen İngiliz basını başta Kraliçeyi ve kamuoyunu etkileyerek İngiltere’de henüz üçüncü konserini veren sanatçının turnesinin geri kalanının iptaline neden oldu. 

Sanatçının hayatını ele alan biyografik nitelikteki 1989 yapımı ‘Great Balls of Fire’ filminde de resmedilen, henüz İngiltere’ye ilk ayak bastığı sırada etraflarını saran İngiliz basınına, bir gazetecinin ‘İngiltere Kraliçesi henüz 13 yaşında bir kız ile evlenmenize büyük tepki gösterdi ve konserlerinizin yasaklanmasını istiyor, bu konuda ne düşünüyorsunuz?’ sorusuna verdiği cevap rock n roll tarihinde yerini almıştır.

Jerry Lee, Memphis’teki Sun Studios’ta Roy Orbison, Johnny Cash ve Perkins ile biraraya gelerek Class of 55 albümünü kaydetti. 4 Aralık 1956’da Elvis Presley, Phillips’i stüdyoda ziyaret etti. 

O sırada Perkins de stüdyoda Lewis ile birlikte birkaç yeni şarkı kaydetmekle meşguldü. Üçlü ‘jam session’ yapmaya başladı ve Phillips kayıt cihazını açık bıraktı. 

Daha sonra Johnny Cash’e telefon ederek kendisinden bu üçlüye katılmasını istedi. Neredeyse yarısı gospel şarkılarından oluşan bu kayıtlar daha sonra Million Dollar Quartet adlı bir CD’de toplandı. 

CD’de aynı zamanda Chuck Berry’nin Brown Eyed Handsome Man, Pat Boone’un Don’t Forgive Me, ve Elvis’in Don’t Be Cruel şarkıları yer alıyordu.

1976’da 41. yaş gününü kutlayan Jerry yanlışlıkla bas gitaristi Butch Owens’ı kendi silahıyla göğsünden yaraladı. 

Owens bu olaydan mucizevi bir şekilde kurtuldu. Birkaç hafta sonra 23 Kasım’da Jerry Lee’nin adı adı Elvis Presley’in Graceland malikanesinde yine silahlı bir olaya karıştı. 

Lewis, Elvis tarafından davet edilmişti ancak malikanenin güvenliğinin bundan haberi yoktu. Kapıda kendisini tanımayan güvenlik tarafından neden geldiği sorulan Jerry Lee, silahını gösterek şakayla Presley’i öldürmeye geldiğini söyledi. Elvis’in dışarı çıkıp olaya müdahale etmesiyle olay tatlıya bağlandı.

Tüm çalkantılı yaşamına rağmen Jerry Lee’nin müzikal yetenekleri asla sorgulanmadı. Güçlü sesi ve piyanoya hakimiyeti nedeniyle ‘The Killer’ lakabıyla anılan Jerry Lee, ünlü sanatçı Roy Orbison tarafından rock n roll müziğinin gelmiş geçmiş en iyi icracısı olarak tanımlanmaktadır.

1989 yılında, sanatçının rock & roll’daki ilk yıllarını anlatan ‘Great Balls of Fire’ adlı film çekildi. Jerry Lee’nin Dennis Quaid tarafından canlandırıldığı filmde ayrıca Winona Ryder ve Alec Baldwin gibi isimler rol aldı. Bu film ülkemiz televizyonlarında da defalarca gösterilmiştir.

Lewis, turnelerden asla vazgeçmedi. Onu sahnede izleyen hayranları bunca yıl sonra bile hala eşsiz, tahmin edilemez, heyecan verici ve son derece kişisel performansından bahsetmektedir.

Aynı zamanda Grammy ödüllerini de veren Recording Academy, 2005 yılında sanatçıya Yaşam Boyu Başarı Ödülü verdi. Jerry Lee Lewis’in yeni albümü ‘The Pilgrim’ ise, 2006 Mart ayında Columbia/Sony etiketiyle yayınlanacak.

Yeni albüme katkıda bulunan konuk sanatçılar arasında Bruce Springsteen, Mick Jagger, Ronnie Wood, Neil Young, Keith Richards, Kid Rock, Rod Stewart, Willie Nelson, Little Richard, Buddy Guy, Don Henley, Kris Kristofferson, Eric Clapton, Ringo Starr, Jimmy Page, Eric Clapton ve B. B. King gibi dev isimler yer alıyor. 

Kaynak: lastfm.com.tr

****************************

CARL PERKINS




Carl Lee Perkins (9 Nisan 1932-19 Ocak 1998) 1950’lerin başlarında SUN Records’da ortaya çıkan, Rockabilly Müziğin öncülerindendir.

Tiptonville, Tennessee’de fakir bir çiftçi ailesinin oğlu olarak dünyaya gelmiş ve pamuk tarlalrında siyahların söylediği güney gopel müziği ile büyümüştür. 

7 yaşındayken babasının sigara kolisi, süpürge sapı ve balya teli ile yaptığı gitar, ilk enstümanıdır. 13 yaşındayken ‘Movie Magg’ isimli bir bestesini söyleyerek, bir yetenek yarışmasını kazanır. 

Aynı şarkı sayesinde, 10 yıl sonra Sam Philips’i ikna ederek Sun Records’la sözleşme imzalayacaktır. Bir türlü istediği çıkışı yakalayamayan Perkins’in yaşamı umutsuzluk ve yoksullukla geçer. 

Bir gün, bir gece kulübünde çalarken,  önünde dans eden çifte kulak kabartır. Erkek, partnerine ‘mavi süet ayakkabıları’na basmamasını söylemektedir.

Program sonrası eve dönüşte besteleyeceği şarkının sözlerini, aldığı patateslerin paketine yazar. şarkının ismi ‘Blue Suede Shoes’dur.

Sun Records’da yayınlanan şarkı büyük başarı getirir. Country listelerinde 1 numara, Pop listelerinde 2 numara, Rhythm and Blues listelerinde ise 3 numaraya yükselmiştir. 

İngiltere’de ise Top 10’ e girmiştir. Bu plak, SUN Records sanatçısının ilk kez 1 milyon’un üzerinde satan plağıdır. Fakat Carl Perkins bu inanılmaz başarıyı doya doya yaşayamaz. 

Her yerde Blue Suede Shoes fırtınası eserken o ölümcül bir trafik kazası geçirir. Müziğe ara vermek zorunda kaldığı bu dönemde, Elvis Blue Suede Shoes’ı albümüne kaydeder. 

Carl Perkins’in kaza haberine üzülen Elvis, o gün çıkacağı Ed Sullivan show’unda söyleyeceği Blue Suede Shoes’ı repertuarından çıkartır. 

Carl Perkins’le 1 numaraya çıkan Blue Suede Shoes, Evis’le ancak 20 numaraya çıkabilir. Buna rağmen şarkıyı Elvis’in yorumlaması Carl Perkins’in başarısını bir anlamda gölgeler.

1958’de Columbia Records’a geçen Carl Perkins, buradaki Nashville sound denemelerinde başarız olur ve alkol bağımlılığına yakalanır.

Bununla beraber Sun döneminde yaptığı Matchbox, Honey Don’t, Everybody’s Tring to be my Baby gibi şarkılar Beatles, Rolling stones gibi pek çok gurup tarafından yorumlanmıştır. 

1968’de Johnny Cash ile beraber yazdıkları Dad Sang Bass County listelerinde 1 numaraya yükselmiştir. Bu şarkı aynı yıl Country Music Grammy adayı olmuştur.

1960’ların sonlarında, Johnny Cash’inde desteği ile Carl Perkins alkol bağımlılığından kurtulmuş ve Johnny Cash’in turne gurubuna dahil olmuştur. Cash ayrıca Johny Cash’in sunduğu pek çok TV show’a da konuk olmuştur. 

1982’de eski Beatles üyesi Paul McCartney, Tug Of War isimli albümünde, Get It isimli parçada Carl Perkins ile düet yapmıştır. 

1980’lerde Rockabilly Müziğin tekrar popüler olması ile birlikte Carl Perkins bir anlamda tekrar hatırlanmıştır. 1985’de Carl Perkins, Stray Cats’le beraber Blue Suede Shoes’u tekrar kaydetmiştir.

1986’da George Harrison, Eric Clapton, and Ringo Starr ‘la beraber Londra’da kaydedilen,ve kendi anısına düzenlenen Carl Perkins and Friends: A Rockabilly Session’a katılmıştır. 

1985’de Nashville Songwriters Hall of Fame ‘e 1987’de Rock and Roll Hall of Fame’ e dahil edilir. Blue Suede Shoes ise Rock’n Roll’a Şekil Veren ilk 500 şarkı arasına seçilir. 

1989’da The Judd’s gurubunun 1 numaraya yükselen ‘’Let Me Tell You About Love’’ şarkısına söz yazımıyla ve gitarı ile katkıda bulunur. 

1986’da Sun Records’a yeniden döner ve Sun döneminden eski dostları Johnny Cash, Jerry Lee Lewis ve Roy Orbison ile beraber Class of ‘55 albümünü yaparlar. 

Carl Perkins’in son albümü ‘Go Cat Go’ 1996 ‘da yayınlanır. Bu albümde Paul Simon, John Fogerty, Tom Petty ve Bono’da yer alır. Çıktığı son canlı performans ise 15 kasım 1997’de Royal Albert Hall’dadır.

Bu konserden 2 ay sonra Carl Perkins gırtlak kanserinden hayatını kaybeder. Cenaze töreninde yakın arkadaşı ve en büyük hayranlarından George Harrison, Carl’ın ‘Your True Love’ isimli şarkısını söyler.2004 yılında Rolling Stones dergisi, Carl Perkisnsi, tüm zamanların 100 en büyük sanatçıları listesinde 69. sıraya koyar.

************************



                        Erol & Ute Büyükburç - Elvis Presley Tribute

                                                        


Babylon

11 Şubat 2009 Çarşamba

Saat: 21.30

Türk Pop Müzik tarihinin en önemli ve kendine özgü figürlerinden biri olan Erol Büyükburç Babylon sahnesinde ilk kez hayranlarıyla buluşuyor. 

Zamanında basının Türkiyenin Elvisi olarak adlandırdığı sanatçı bu özel performansu efsanevi Elvis Presleye adıyor. 

Presley konusundaki uzmanlığı ile tanınan eşi Ute Büyükburçun tasarladığı gecede dev ekrandan yansıyacak Elvis görüntüleri eşliğinde tüm klasikleri peşpeşe söyleyeceksiniz.


http://www.babylon.com.tr/ProgramDetay.aspx?ID=2059


Fiyatlar:
Ayakta 20 TL Öğrenci 15 TL

Kaynak: mynet.com-Feşmekan

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol